Gündem

BİR POLİSİN HATIRALARI

ABDULLAH MOLLAOĞLU Tüm Yazıları TAŞLANMIŞ BİR POLİS OLARAK BİR ÇİFT LAF‏; Ben şanslıydım! Çünkü, yetişkin bir insanın avuç içini dolduracak irilikteki taş böğrüme gelmişti! O tarihte Diyarbakır'daydım. *** Fakat benim kadar şanslı olmayan polisler de vardı. Zira Şanlıurfa'daki bir meslektaşımın başına gelen bir taşla komaya girdiğini, Şırnak'taki bir başkasınınsa isabet eden taş sonrasında bir gözünü kaybettiğini biliyorum. Bu iki örnek benim bizzat bildiklerim. Bunların haricindekiler de ciddi bir rakam oluşturuyor muhakkak. *** Önce sormak lazım: Nedir bu "taş atan çocuklar" mevzusu. Konu şöyle; PKK terör örgütünün iki çeşit genel eylem alanı vardır. Bunlardan biri kırsal bölgelerdir diğeri ise şehirler. Şehirlerdeki eylemler ise dörde ayrılır; 1- Güvenlik kuvvetlerine doğrudan yapılan silahlı-bombalı saldırılar 2- Masum insanlara yönelik silahlı-bombalı saldırılar 3- "Serhildan" adıyla "sivil itaatsizlik" maskesi arkasına sığınılarak "icra edilen" taşlı-sopalı-molotof kokteylli eylemler 4- Legal görünümlü basın açıklamaları, konferans, imza kampanyası, oturma eylemleri ve yürüyüşler şeklindeki aktiviteler. Bizim bu fıkrada ele alacağımız madde ise üçüncü sıradaki. *** PKK terör örgütü bu taşlı-sopalı sokak eylemlerinin ilhamını nereden aldı? Elbette ki Filistin'den. Malum, yıllardır işgal altındaki Filistin'de sık sık intifada adıyla böylesi eylemler yapılır. PKK da başlangıçta Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Lübnan'daki kamplarında eğitim gördüğü için FKÖ'den esinlenmesi ilk bakışta normal gibi görünebilir. Lakin gözden kaçmaması gereken çok önemli bir husus var. Adeta bamteli: Filistinli çocuklar, hukuken kendilerine ait olan toprakları işgal eden İsrail devletinin askerlerine taş atıyorlar. Oysa PKK terör örgütünün yönlendirdikleri, kendi devletlerinin polisine, askerine taş atmaktalar. Ve hesapta öne sürülen "bağımsızlık, özerklik vs." gibi taleplerin hiç bir hukuki, tarihi, dini, demografik, coğrafi, sosyal ve tarihi temeli bulunmuyor. *** Gelelim son günlerdeki tartışmalara. Bu güncel tartışmalarda nedense mevcut olgunun tamamı kapsanmıyor. Yani "taş atan çocuklar"dan söz edilirken sürekli bu çocukların aldıkları cezaların lakırdısı ediliyor. Zira son dönemde polise taş atan çocuklar "terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" suçundan yargılandıkları için ciddi anlamda hapis cezaları alıyor. Önemli oranda sesi çıkan gazeteci, yazar, politikacı, şarkıcı, oyuncu ve aktivistin de kamuoyunu ve TBMM'yi uyarıp akabinde yanlış olduğuna ikna etmek istedikleri "durum" da bu. Yani çocukların çok fazla ceza aldıklarından yakınıyorlar. *** Fakat aynı güruh, "yapılan eylem"in ne derecede vahim olduğunun üzerinde hiç durmuyor. Onlar sadece "olay" sonrası verilen "ceza"yla meşgul. Halbuki meselenin boyutu gerçekten de bu kadar mı? Elbette ki değil. Meselenin bir de "mağdur" tarafı var. Fakat bu taraf, yani "taşlanan polisler" kısmı malum güruh tarafından hiç gündeme getirilmiyor. Devlet de bu noktada kendi memurlarının lehinde psikolojik harekat çerçevesinde çalışma yapmadığından kamuoyunun "diğer boyuttan" haberi olmuyor. *** Yazılıp çizilenlere bakılırsa, olan bitenin aslı astarını bilmeyen bir vatandaş ister istemez şöyle bir düşünceye kapılabilir: "Ne olmuş canım, hepi topu taş atmış şuncağız çocuklar!" Sanırsınız ki "çocuklar" meyve düşürmek için ağaçlara taş atıyorlar. Veya civcivlerine yaklaşan kedileri kovuyorlar. Ya da "en kötü" ihtimal telgrafın tellerindeki kuşları taşlıyorlar! Karşı tarafta kimin olduğu bunların umurunda değil. Karşıdakinin de bir insan olduğu, can taşıdığı, yaralanabileceği hatta alacağı darbe sonrasında hayatını kaybedebileceği o güruhu katiyen ırgalamıyor. "Polis" yazıyor ya karşıdakilerin üzerinde, sanki etten kemikten yaratılmadı onlar. Hepsi robot; demirden çelikten mamul. *** "İnsan hakları" adına hareket ettiğini söyleyip, şefkat damarlarının kabardığını öne sürerek arz-ı endam eden bu kişiler tam da bu yüzden hiç de inandırıcı gelmiyorlar. Çünkü ikiyüzlüler. "İnsan hakları" kavramını işlerine nasıl geliyorsa öyle yorumluyorlar. Hatta bunların "çocuk hakları" kavramını bile suiistimal ettikleri pekala söylenebilir. Bunlara göre "taş atanlar" çocuktur ve hakları vardır. Ama mesela, Hırant Dink'i öldürdüğünde 18 yaşından küçük olan Ogün Samast'ın ve hatta medyatik katil Cem Garipoğlu'nun çocuk haklarından yararlanmaları söz konusu olduğunda kıyametler koparılır. İki katil çocukla taş atan çocuklar pratikte bir sayılamaz elbette. Ama malum güruhun zihniyetini gözler önüne sermesi bakımdan teorik anlamda isabetli örnekler bunlar. *** Tamam, polislere taş atıp onları yaralayan çocuklara "terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" maddesinden ağır cezalar verilmesi çok da şık durmuyor. "Ceza" dediğiniz şey sonuçta "caydırıcılık" amaçlıdır. Aynı suçun aynı kişi tarafından bir daha işlenmemesi gayesini güder. Bir de öteki şahıslara seslenir ceza, "ibret-i alem" manasında. Yani ki taş atan çocuklara verilen cezalar bu halleriyle "fazla caydırıcı" oluyorlar. Fakat hepsi bu kadar değil. Sorulması gereken bir soru var: "Neden diğer bölgelerde polis taşlanmıyor?" *** Ben de çocuktum. Ben de her çocuk gibi zaman zaman yaramazlık yapıyordum. Ve yeri geldiğinde arkadaşlarıma da taş atıyordum. Evet çocuktum. Ve arkadaşlarım da bana taş atıyordu. Oyun oynuyorduk neticede. Belki tehlikeli oyunlardı bunlar. Ama hiçbirimiz tutup da bir polisi taşlamadık! Şu an memleketin diğer bölgelerinde yaşayan ve ciddi anlamda sosyal, ekonomik, eğitimle ilgili sorunları olan milyonlarca çocuk var. Onlar neden polisi taşlamıyor? Demek ki polise taş atılan bölgede başka bir "saik" var. Demek ki bu çocuklar kendiliklerinden taş atmıyorlar. Demek ki oları güdüleyen birileri var. Arka planda bir organizasyon mevcut. Nedir o organizasyonun adı? El-cevap: PKK! *** Peki, taş atan çocukları düşünelim. Onları kazanmak isteyelim. Yetişkinleri bir defa düşünüyorsak çocukları iki defa hatta üç defa düşünelim. Ama sadece polise taş atan çocukları düşünmeyelim; Bir de müstakbel öksüz polis çocuklarını düşünelim! Babası yaralanan, sakat kalan polis çocuklarını gözümüzün önüne getirelim! Onlar çocuk değil mi? Onların "çocuk hakkı" yok mu? *** Biraz katı bir ifade olacak ama, şu hakikati de kimsenin inkar etmeyeceğini düşünüyorum; "Suç suçtur. Suç işleyen de cezasını bulmalıdır!" Polise taş atan çocuk da, belki ilkinde ikaz edilebilirse de tekerrürü halinde yaptığının bedelini ödemelidir! *** "Örgüt adına suç işlemek" ağır bir itham olabilir. Lakin "çocuk" olmak her defasında "masumiyet" anlamına gelmemektedir. *** Bu fıkranın içeriğini "sert" bulanlar olabilir. Kusura bakmasınlar, ben aynı düşüncede değilim. Öylesi fikirde olanlar, düşüncelerini bir zahmet yeniden bir süzgeçten geçirsinler. *** Bana atılan taş böğrüme değil de başıma isabet etseydi daha neler neler yazardım, bir de on

Bak ppostacı ggeliyor sselam vveriyor

isabet etseydi daha neler neler yazardım, bir de on